Kadın 20 (W20) Zirvesi 16 – 17 Ekim 2015 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi.
T. C. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleri ile G20 kapsamında organize edilen W20 Zirvesine, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Ayşen Gürcan, G20 Türkiye Şerpası Sayın Ayşe Sinirlioğlu, L20 Türkiye Organizasyon Komitesi adına Sayın Ramazan Ağar, B20 Türkiye Organizasyon Komitesi Adına Sayın Erol Kiresepi, C20 ve Y20 Türkiye temsilcileri, ILO Türkiye Direktörü Sayın Numan Özcan, BM, TİSK, TÜRK-İŞ, KAGİDER, KADEM temsilcileri ve dünyanın pek çok ülkesinden katılımcılar ve çok sayıda gazeteci yer aldı.
T. C. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan konuşmasında kısaca şu konulara değindi: “Kapsayıcılık sosyal istihdamın yanında ekonominin sürdürülebilir olmasının da teminatıdır. Kapsayıcılığı ön sıraya koyduk. Ekonomik büyüme ve refahtan herkesin pay almasını sağlayan kapsayıcılık kadınların ekonomide hak ettiği yeri almasıdır. Büyümeye çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Kadınların iş gücüne katılması büyümeyi elde etmede en önemli imkândır. Kaliteyle birlikte kadın ve gençlerin önünü açabilmek ve teknolojik gelişmelere imkân sağlamak da kapsayıcı bir şekilde mümkündür. Bu hedefe ulaşmamız 10 yıl içinde tüm dünyada 100 milyon kadını iş gücüne kazandırmamız anlamına gelir.
Dönem başkanlığımızın öncelikli konularından biri KOBİ’lerdir. KOBİ’lerin istihdam oluşturma kapasitesi ve önemli rol belirleyici oluyor. Dünya genelinde KOBİ’lerin önemli bir bölümünün kadınlara ait olduğunun veya kadınların yönettiğini belirtmek istiyorum. G20 üyeleri olarak geçtiğimiz yıl kabul ettiğimiz büyüme stratejilerini kabul ettiğimiz takdirde yüzde 2,1 oranında ilave küresel büyüme sağlanacak. G20 üyeleri olarak verdiğimiz tüm taahhütler yolunda bu sene somut adımlar attık.
Yatırımların finansmanı için küresel düzeyde yeterli kaynak mevcuttur. Bugün Çin’in çok yeterli kaynakları var. Bütün mesele güven zeminini oluşturmakta.
Bu noktada özel sektör ile kamunun el ele vermesi şart. Biz bunu Türkiye’de başardık. Özel sektör ile kamu arasında tesis ettiğimiz verimli işbirliğinin olumlu neticelerini aldık.
Türkiye'de son 13 yılda önemli adımlar atıldığını söylemek istiyorum. Kadınların iş gücüne katılım oranı 2004'te yüzde 23,3 iken bu oran bugün yüzde 33,3 seviyesine yükseldi. Bu başarılarda izlediğimiz kararlı politikaların olumlu katkılarını görüyoruz. 2004 yılında yüzde 4,9 olan kadın girişimci oranı 2015 Haziran ayı itibariyle yüzde 8 seviyesine ulaştı. Türkiye'deki kadın girişimcilerin sayısı bu vesileyle 110 bini aştı. Kadınlar sadece ekonomik alanda değil, siyasal, kültürel ve sosyal alanda da etkinliğini güçlendiriyor.
1934 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle kadına seçilme hakkını veren ilk ülke Türkiye'dir. Son dönemlerde gerçekleştirilen reformlarla çalışan anneler ile yeni doğum yapmış kadınlara yönelik mali destek çalışmaları başladı. Mikro krediden çocuk bakıma kadar uzanan geniş yelpazeyi kapsayan bu programlarla kadınların ekonomik güçlerinin arttırılması hedefleniyor. Kadın erkek ücret dengesinin de sağlanması önemli. Erkek ve kadınlar arasındaki ücret farkının hala devam ettiğini biliyoruz. Başbakanlığım döneminde biz performansı gündeme getirdik. Bunun performansla değerlendirilmesini düşündük. Yani cinsiyete göre değil. Eşit işe eşit ücret. Bu sorun sadece bize mahsus değil.
2000 yılında kadınlar arasında okuma yazma bilmeyenler oranı yüzde 19'du. Bu oranı yüzde 6'ya kadar indirmeyi başardık” dedi.
L20 adına toplantıya panelist olarak katılan Ramazan Ağar konuşmasının tam metni şu şekildedir:
“ L20; ekonomik büyüme ile birlikte “kaliteli işler” yaratılmasını ve küresel düzeyde sosyal adaletin sağlanmasını hedeflemektedir.
Bu çerçevede, kadınların işgücüne daha fazla katılması, ülke yönetiminden sivil toplum kuruluşlarına kadar yönetim kademelerinde daha fazla temsil edilmesi, L20 öncelikleri arasında yer almaktadır.
Kadının cinsiyetinden dolayı ayrımcılığa maruz kalmaması; analık ve çocuk bakımı gibi çalışma hayatında kendisine dezavantaj yaratan durumların ortadan kaldırılması büyük önem arz etmektedir.
Hanımefendiler, Beyefendiler,
Türkiye bu yıl, G20 zirvesine ve ilgili pek çok toplantıya ev sahipliği yapmaktadır.
2008 krizinin açtığı ekonomik ve sosyal yaraların henüz sarılamadığı koşullarda, dünya ekonomisinin geleceğine yön verecek kararların, Kasım ayında Antalya’da gerçekleştirilecek G20 zirvesinde alınacak olması bizlere de sorumluluk yüklemektedir.
Bu nedenle; TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay’ın başkanlığını yürüttüğü L20-Türkiye olarak biz, tüm dünya çalışanlarını temsil eden Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu – (ITUC) ile yakın bir işbirliği içerisinde, küresel düzeyde adaleti sağlamak için kasım ayında Antalya’da olacağız. 2008 yılından bu yana aralıksız bir şekilde sürdürdüğümüz L20 emek zirvesini gerçekleştireceğiz.
Zirveyi; uluslararası kuruluşların ve iş dünyasının üst düzey temsilcileri ve G20 ülkelerinin hükümet ve devlet başkanları ile etkileşimli bir şekilde gerçekleştireceğiz.
L20 zirvesinden G20 liderlerine; krizin, kemer sıkma politikaları ile değil, büyümeden elde edilen refahın çalışan kesimle adil bir şekilde paylaşılması, böylece piyasalarda talebin artırılmasıyla aşılabileceğini söyleyeceğiz.
Bu noktada, eşit işe eşit ücret ilkesini hatırlatacak, kadınlara ödenen ücretlerde ayrımcılığa karşı tavrımızın net olduğunu söyleyeceğiz.
Giderek artan ve küresel ölçekte kronikleşen işsizliğin ertelenmez bir sorun olduğunu söyleyecek, acil önlemler alınmasını isteyeceğiz. İşsizlik sorununu en ağır şekilde yaşayan genç ve kadınlara öncelik verilmesini talep edeceğiz.
G20 liderlerinden, geçen yıl gerçekleştirilen Brisbane Zirvesinde verdikleri taahhüdü yerine getirmelerini, 2025 yılına kadar kadın ve erkeklerin işgücüne katılım oranları arasındaki farkın yüzde 25 azaltılmasını isteyeceğiz.
Çalışan kadınların temel sorunlarından bir diğeri de sadece kadının sorumluluğunda olduğu düşünülen bakım hizmetidir.
Bakım hizmetlerine yönelik köklü bir politika uygulamaya konulamadığında; çocuk sahibi olan kadın, işi ve çocuğu arasında seçim yapmak zorunda kalmaktadır.
Dolayısıyla liderlerden, kadınların işgücüne katılımında önemli engeller arasında yer alan, çocuk veya yaşlı bakım hizmeti konularında çözüm üretilmesini, adeta bir “bakım ekonomisi” oluşturulmasını isteyeceğiz.
Yeterli ve nitelikli eğitim alamadıklarında, genç ve kadınların nitelikli işlerde çalışamadıklarını, güvencesiz ve insan onuruna yakışmayan koşullarda çalışmak zorunda kaldıklarını görüyoruz. Bu nedenle, eğitimin nitelikli istihdamın bir parçası olduğunu dile getirecek ve sürekli eğitimin önemini gündeme getireceğiz.
Başta kadınlar olmak üzere, insanlar kayıt dışı ekonominin yaygınlığı nedeniyle; uzun çalışma saatleriyle, kötü koşullarda ve çoğu zaman asgari ücretin altında bir gelirle, sağlıksız, örgütsüz ve güvensiz işyerlerinde çalışmak zorunda kalmaktadır.
Antalya’da liderlerden kayıt dışının ortadan kaldırılmasını isteyeceğiz.
Ülkemiz çalışma hayatının en önemli sorunlarından birisi olan iş kazaları ve meslek hastalıkları da L20’nin öncelikleri arasında yer almaktadır.
Dolayısıyla, Antalya’da, insanların sağlığı ve can güvenliğini tehdit eden koşulların ortadan kaldırılmasını, güvenli işyerleri oluşturulmasını talep edeceğiz.
Hanımefendiler, beyefendiler,
Türkiye bugün milyonlarca Suriyeli mülteciye kapılarını açmış durumdadır. Hepimiz Suriyeli mültecilerin, kadın ve genç kızların sokakta yaşadığı sorunları üzüntüyle izliyoruz.
L20’nin Antalya’da gündeme getireceği konulardan bir diğeri de mülteci sorunu olacak. L20 olarak, mültecilerin de insan onuruna yakışır koşullarda çalışma ve yaşam hakkına sahip olduklarını dile getirecek ve tüm uluslararası toplumu daha fazla sorumluluk almaya çağıracağız.
L20’nin önceliklerinin yanında ülkemizde kadın çalışanların durumuna ilişkin bir kaç konuya dikkat çekerek, konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Türkiye, özellikle işgücüne ve yönetimlere katılımda, AB üyesi ülkeler ve OECD üyesi ülkelerin oldukça gerisinde kalmaktadır.
Avrupa Birliğine uyum sürecinin başlamasıyla beraber Türk mevzuatı, AB norm ve direktiflerine uyumlu hale getirilmeye elbette çalışılmıştır. Ancak ülke koşulları ve kültürel yapı nedeniyle getirilen eşitlikçi düzenlemelere rağmen istenilen sonuçlar elde edilememiştir.
Hanımefendiler ve beyefendiler,
Çalışma hayatında cinsiyet eşitliğinin sağlanması için öncelikle; kadın, sadece ailenin bir parçası olarak değil, birey olarak da önemsenmelidir.
Bir ülkede kadın, çalışma hayatı ve yönetimlerde yer alıyorsa, evinde ve işinde mutluysa, o ülkede refah, demokrasi ve huzur var demektir.
Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyor, zirvenizin “kadınlara eşitlik ve adalet” mücadelesinde, faydalı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.