Kamu kesiminde yaklaşık 700 bin işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmelerinin müzakeresi çalışma hayatının gündeminde yer alıyor. 2021 yılı itibariyle bağıtlanacak toplu iş sözleşmelerinin eşgüdüm içinde yürütülmesi için Konfederasyonumuz bünyesinde ‘Koordinasyon Kurulu’ oluşturuldu. Müzakere sürecinde izlenecek politika birlikte tespit ediliyor. Mutabakatla hazırlanan ‘teklif’ Bakanlığa sunuldu.
Geçmiş dönemde kamuda 200 bin işçi için toplu pazarlık yapılıyordu. Bu dönem taşeron işçilerinin kamuda sürekli işçi olmasıyla kapsam arttı. İşçilerin geçim ve çalışma şartlarının iyileştirilmesiyle ilgili büyük beklentileri var.
Özellikle, alt işveren olarak çalışırken 696 sayılı KHK kapsamında kamuda kadroya alınan işçilerin yıllara dayalı mağduriyetlerinin giderilmesi önem kazanıyor. Aynı işyerindeki ücret farklılıkları iş verimini de, iş barışını da olumsuz etkiliyor. Özlük hakları bakımından eşit davranılması gereği İş Kanunu ile hüküm altına alınmış, uygulamanın buna göre düzenlenmesi gerekiyor. Zorunlu emekliye ayrılmalarından tayin haklarına kadar uzanan birçok konu çözüm bekliyor.
Başta KİT’ler olmak üzere, halen kamu kurum ve kuruluşlarında taşeron işçisi çalıştırılmaktadır. Söz verildiği üzere, kamuda taşeron çalıştırma sonlan- dırılmalıdır. Bu şekilde çalışan tüm işçilerin de sürekli kadroya geçirilmesini bekliyoruz. Yıllardır aynı işyerinde geçici işçi olarak çalıştırılan işçilerin de beklentileri karşılanmalıdır.
Tüm dünyada yaşanan pandemi ülkemizde de etkili oldu. Çalışma hayatının yapısı değişti. İş ve gelir güvencesi daha da önem kazandı. Ekonominin içinde bulunduğu şartları da aile bütçesindeki tahribatın işçilerimize yaşattığı sıkıntılar dikkate alındı. Bizim anlayışımız toplu iş sözleşmesini masada bitirmektir. Koordinasyon Kurulunu oluşturan üye sendikalarımız bu anlayışla tekliflerini hazırladı, müzakerelerini sürdürüyor. Her zaman ki gibi amacımız, temsil ettiğimiz işçilerin iş şartlarının iyileştirilmesi, aileleriyle birlikte insan haysiyetine yakışır geçim imkanına kavuşmalarıdır. Özellikle mevcut gelir vergisi yapısı, sözleşme ile alınan ücret zamlarını anlamsız hale getirmektedir. Bütün ücretli çalışan kesimin ortak talebi olan ‘vergide adalet’ mutlaka sağlanmalıdır.
Yapacağımız çalışmaların beklentileri karşılamasını, başta işçiler olmak üzere çalışma hayatına, milletimize ve ülkemize hayırlı neticeler getirmesini temenni ediyorum.
***
Son on beş aydır hep birlikte olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Günlük yaşantımızda en fazla Ko- vid-19 virüsü ve yol açtığı meseleleri konuşuyoruz. Küresel salgın tüm ülkeleri etkilemeye devam ediyor. Pandemi tüm hayatımızı altüst etti. Ülke, millet, bölge, dil, din, renk, ırk ayrımı gözetmeksizin herkes etkilendi. Ancak özellikle toplumun yoksul kesimleri ile çalışanlara etkisi daha fazla oldu. Olan yine işçilere oldu. Ücretli çalışanların işi ve gelir güvencesi zedelendi, nihayetinde geçim sıkıntısı daha da arttı.
Pandemi döneminde, özellikle kayıt dışı çalışanlar, küçük esnaf ve çiftçinin durumu kötüleşti. Sosyal güvenlik kapsamı dışında kalan bu kesimlerin mağduriyeti arttı. Sosyal devletin, sosyal koruma politikaları ve sağlık hizmetlerinin önemi ortaya çıktı.
Koronavirüs salgını gündemi değiştirdi. Çalışma hayatının meseleleri değişti. İşin ve gelirlerin ko-runması öncelikli konu oldu. Kısa çalışma, fesih yasağı, ücretsiz izin, nakdi gelir desteği, uzaktan çalışma eksenli politikalar öne çıktı.
Bu beraberinde yeni sorunları da getirdi. Virüsün mutasyona uğraması ile birlikte artan bulaşıcılığı yeni tedbirler alınmasını zorunlu kıldı. Önce kısmi kapanma tedbirleri hayata geçirildi. Ancak salgının yaygınlaşmasıyla birlikte tam kapanma dönemine geçildi.
Bu dönemde işçilerin hak ve menfaatlerinin zarar görmemesi için çaba gösterildi. Sendikal örgüt-lenmenin olduğu işyerlerinde, alınan tedbirlerle, diğer işyerlerine nazaran daha güvenli ortam sağlandı. Ülkemizde aşılama faaliyetlerinin başlamasıyla birlikte, pandemi süresince özveriyle çalışan ve üretimi sürdüren işçilerin aşı uygulanacak öncelikli gruplar arasına alınması için girişimde bulunuldu.
İşçiler, bu zorlu dönemde de üretimin, mal ve hizmet tedarikinin aksatılmadan sürmesi için üstün bir gayret ve fedakârlıkla çalışmaya devam etti. Başta sağlık emekçileri olmak üzere, temel hizmetlerde çalışan işçiler, emeğin en yüce değer olduğunu -bir kez daha- gösterdi. Tüm emekçilerin hızlı bir şekilde aşılanması, yeterli gelire ulaşması ve de işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri kapsamına alınmaları büyük önem taşımaktadır.
***
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Kovid-19 salgının gölgesinde kutlanmak zorunda kaldı. Tüm olumsuzluklara rağmen 1 Mayıs, ağırlıklı olarak sosyal medya ve dijital platformlar üzerinden oldu. Hazırladığımız afiş, görsel ve videolarımız #HerYerdeBirlikteyiz sloganıyla yaygın olarak kullanıldı. Konfederasyonumuz bölge ve il temsilciliklerinde, sosyal mesafe kurallarına uyularak, toplantı düzenlendi.
Taleplerimizi ve tespitlerimizi içeren ‘1 Mayıs Bildirisi” tüm iş yerlerine dağıtıldı, okundu. Yönetim ve Başkanlar Kurulu üyelerinin katılımıyla tüm işçiler adına İstanbul Taksim Anıtına çelenk bırakıldı, 1977’de yaşamını yitirenler için saygı duruşunda bulunuldu.
Salgının artık hayatımızdan çıkmasını umut ediyoruz. Gelecek yıl 1 Mayıs’ı tüm emek örgütleriyle birlikte coşkulu bir mitingle kutlamak istiyoruz. Çünkü ülkemizin ve çalışanların bu birlikteliğe her zamankinden daha çok ihtiyacı bulunmaktadır.
***
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Çalışma Konferansı 2020 yılında Kovid-19 salgını nedeniyle yapı-lamamış ve ertelenmişti. Bu yıl 109. Çalışma Konferansı çevrim içi olarak 3-19 Haziran tarihlerinde yapıldı. Konferansa, ILO üyesi 187 devletten 4000’den fazla delege katılım sağladı. Türkiye’yi, çalışan delegesi olarak yine TÜRK-İŞ temsil etti. Bu sene Aplikasyon Komitesinde görüşülecek ülkeler arasında Türkiye yer almadı. Konferansın temel gündemi pandemi ve insan merkezli bir iyileşme oldu.
Konferans konuşmasında, başta Kovid-19’un etkisi olmak üzere çalışma hayatının güncel sorunları ifade edildi. Sendikaların uyarılarını sürekli görmezden gelerek bu zorlu dönemi atlatmak mümkün değildir. Örgütlenme, toplu pazarlık, grev ve diğer haklar hiçbir ayırım, kısıtlama veya baskı olmadan özgürce kullanılmalıdır. Esnek ve güvencesiz, sendikasız çalışmayı dayatan, kemer sıkma politikalarıyla sorunlara çözüm bulunamaz. Sosyal devletin güçlendirilmesi gerekmektedir. Hayat boyu eğitim, asgari ücret, çalışma koşulları ve fazla çalışma saatleri, eşit işe eşit ücret ilkesi, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki düzenlemeler önemini korumaktadır.
Günlük konuşmalarda sıklıkla ifade edilen uluslararası dayanışma, evrensel birliktelik gibi en temel insani değerler bazen görülmüyor, duyulmuyor. Bu yaklaşımlara, bölgemizde meydana gelen savaşlarda, müdahalelerde şahit olduk. Filistin’de son olaylarda 70 çocuk, 35 kadın öldürüldü. Türkiye 4 milyonu ülkemizde olmak üzere toplam 9 milyon Suriyeliye insani yardım yapmaktadır. Uluslararası camia, Suriyeli göçmenler ve yardıma muhtaç tüm insanlar konusunda sorumluluk üstlenmelidir. Yapılan konuşmada, bölgemizdeki terörden çıkar bekleyen, destekleyen, silah satan devletlere işaret edildi. Bölgeyi istikrarsızlığa, kaosa sürüklemeyi amaç edinen ve aslında birbirinden farklı olmayan terör örgütlerine hep birlikte karşı çıkılması gereği belirtildi.
***
İşçilerin sendikalarından beklentisini biliyoruz. Dayanışma içerisinde hep birlikte, çalışma ve yaşama şartlarını iyileştirmenin çabası içindeyiz. Geçmişten bu yana sürdürdüğümüz sorumlu sendikacılık anlayışı çerçevesinde meselelerimize çözüm getireceğiz.