Genel Başkan Ergün Atalay, Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO), her yıl Haziran ayında İsviçre’nin Cenevre kentinde gerçekleştirdiği 113. Uluslararası Çalışma Konferansı’nda Türkiye işçi delegesi olarak Genel Kurula video konferans yöntemiyle hitap etti. Konuşmaya Youtube kanalımızdan ve haberinin içinden erişebilirsiniz.
Türkiye İşçi Delegesi Ergün Atalay’ın 113’üncü Uluslararası Çalışma Konferansı Kapsamında 4 Haziran 2025 Çarşamba Günü Genel Oturumda Yaptığı Konuşma
Sayın Başkan,
Değerli Delegeler,
Türkiye İşçi Delegesi olarak hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Pandemi, savaşlar, yüksek enflasyon ve krizler nedeniyle dünya emekçileri olarak sıkıntıların hat safhaya ulaştığı bir dönemi yaşıyoruz.
Ekonomik krizlerin bedelini her zamanki gibi işçiler, memurlar, emekliler ve dar gelirli kesimler ödemektedir. Bu nedenle, kriz dönemlerinde emekçilere yönelik gelişmiş sosyal koruma sistemleri getirilmesini istiyoruz.
ILO tarafından hazırlanan raporlarda işgücü piyasalarının yeterince toparlanamadığı, genç işsizliğinin ve gelir eşitsizliğinin yüksek seviyelerde seyrettiği belirtilmektedir.
İşçi ailelerinin geçimini ve geleceğini tehdit eden bu durum; çalışanlar açısından da yatırımcılar açısından da sürdürülebilir değildir.
Teknolojik gelişmeler, adil olmayan geçiş süreçleri yeni zorluklar getirmektedir. Örgütlenmenin önündeki engeller, kayıt dışı çalışma, taşeron işçiliği ve iş güvencesizliği gibi sorunlar, insan onuruna yakışır bir şekilde çalışmayı zorlaştırmaktadır.
Artan hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, ağır vergiler ve buna rağmen yerinde sayan düşük ücretler, işçileri her geçen gün daha fazla yoksulluğa ve umutsuzluğa sürüklemektedir.
Birçok ülkede, benim ülkem de dahil asgari ücret, geçim ücreti olmaktan çıkmış; sefalet ücreti olarak anılır olmuştur.
İşçiler geçinmek ve hayatlarını sürdürebilmek için fazla çalışma yapmak zorunda kalmakta, uzun çalışma süreleri nedeniyle sosyal yaşama ve ailelerine vakit ayıramaz hale gelmektedir.
Dünyada her beş çalışandan biri kayıt dışıdır. Kayıt dışı çalıştırma, sağlıklı işleyen bir sosyal güvenlik sisteminin de, sendikalaşmanın da önündeki en büyük engellerden birisidir.
Kayıt dışına son verilmesi, gençlerin ve kadınların istihdam olanaklarının iyileştirilmesi, göçmen işçilerin korunması ve sosyal adaletin sağlanması için somut adımlar atılmalıdır.
Şirketler rekor kârlar açıklarken emekçinin hakkı yok sayılmaktadır. ILO’nun tüm bileşenlerinin temel görevi; gelirin ve vergi yükünün adil paylaşımına, sosyal adalete azami katkıyı sunmak olmalıdır.
Değerli Delegeler,
Vergi ve gelirde adaleti sağlamak, taşeron işçiliğine ve kölelik ücretine karşı çıkmak için Türkiye’de eylemler ve mitingler düzenledik.
Çalışma Bakanımız burada. Tüm kesimlerin hükümetimizden beklentileri var. Altı yüz bin kamu çalışanını kapsayan toplu iş sözleşmeleri için müzakerelerimiz altı aydır devam ediyor.
Ama beklediğimiz teklif tarafımıza hala iletilmedi. Sosyal adalet adına koşullar bu kadar kötü, geçim bu kadar zor iken, Hükümetler ve işverenler işçilerin sesine daha fazla kulak vermeli, işçilerle ilgili sıkıntıları gidermek mecburiyetindeler.
Her yıl çok sayıda işçi dünyanın farklı yerlerinde, önlenebilir iş kazaları veya meslek hastalıkları nedeniyle hayatlarını kaybetmektedir.
İşyerine güven içerisinde çalışmak; en temel insan hakkıdır. Bunu sağlamak ise hepimizin, ülkeyi yönetenlerin, işverenlerin öncelikli görevidir.
Sendikaların örgütlenmesi birçok ülkede baskı ve işten çıkarma tehditleriyle engellenmektedir.
Ülkemde; örgütlenme özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme hakkı, hakem kurulu yapıları ile ilgili düzenlemeler gözden geçirilmelidir. Kamu çalışanlarının sendikal haklarının önündeki hukuki ve idari engeller kaldırılmalıdır.
İşçiler, kamu çalışanları ve emeklilerinin yaşadıkları ekonomik sıkıntılara yönelik acil önlemler alınmalıdır.
Filistin’de atılan bombaların ve katliamların sonucunda 19 bini çocuk olmak üzere; kadın, yaşlı sivillerden oluşan 60 bin kişi katledildi. 212 gazeteci, çok sayıda sağlık personeli ve sivil toplum temsilcisi öldürüldü.
Hastaneler, evler, işyerleri, okullar, ibadethaneler yerle bir oldu.
Terörü ve savaşları desteklemek için her yıl milyarlarca dolarlık silah satışları yapılırken; sendikalar ve sivil toplum kuruluşları dünyanın her yerinde demokrasiyi, temel hakları ve özgürlükleri hakim kılmak için en önde mücadele vermektedir.
Bugün de sendikalar olarak bu kürsüden uluslararası topluma bir kez daha Filistin’deki çocukların, anaların feryadına kulak vermesi, katliamı durdurması çağrısında bulunuyoruz.